1936 yılında ilçe olan BİSMİL,Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Diyarbakır iline
bağlı en büyük ilçedir. Kuruluşu yeni olmakla beraber son yıllarda yapılan
arkeolojik kazılar neticesinde tarihinin çok eskilere dayandığı
anlaşılmıştır. İlçenin merkezinde eski kalıntılara rastlanmamakla beraber
İlçe yakınlarında bulunan bazı köylerde çok eski yerleşim ve ören yerlere
rastlamak mümkündür. Rivayetlere göre bu yerleşim ve ören yerleri tarih
süreci içerisinde ilçemize ev sahipliği yaptığı söylenmektedir.
İlçemizin Kuruluşu yeni olmakla beraber adının varlığı ile ilgili şimdiye
kadar 3 görüş ortaya atılmaktadır. Bu üç görüş ve rivayet çeşitli zaman
dilimlerinde meydana geldiği için üç görüşün de haklılık payları mevcuttur.
Ancak son görüş halen kabul görmektedir.
Bundan 4.000 yıl önce(M.ö.2000) Asurlular ile Huriler arasında Dicle
ovasının paylaşımı ve Mezopotamya üzerinde egemenlik kurma nedeniyle sürekli
savaşlar meydana gelmiştir. Asurlular şimdiki ÜÇTEPE köyünde bulunan ve
halen çok büyük bir kısmı tepe altında bulunan büyük bir saray yaparak
burayı Hurilere saldırıda ileri üs karakolu olarak kullanmışlardır. Bu
sarayın adı TUŞPA olup Asur kralı Banibal tarafından yapıldığı tahmin
edilmektedir. Bu Sarayın bulunması 1865 yılında ünlü İngiliz Seyyahı
TAYLOR'un Bismil'e gelerek ÜÇTEPE höyüğü üzerinde yapmış olduğu kazıda
Asurca yazılı iki DİKİLİTAŞ'ı bulması ile başlamıştır. İngiliz Seyyah
TAYLOR,bulduğu bu DİKİLİTAŞ'ları alarak Dünyaca ünlü en büyük müze olan
BİRİTİSH Müzesine götürmüş ve halen bu kitabeler orada sergilenmektedir.
İşte bu DİKİLİTAŞLAR'ın müzede sergilenmesi ile dünyanın gözü İlçemize
çevrilmiştir. Bunun üzerine İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Ana Bilim Dalı
Profesörlerinden Sayın Veli SEVİN'in başkanlık ettiği 12 kişilik bir kazı
heyeti İlçemize gelerek bu Höyük üzerinde kazı ve incelemelere başladı.
Yapılan 4 kazı sonucunda 1989 yılında dünyanın harikalarından sayılan ve 6
metre kalınlığında ve adı tarihte TUŞPA olarak geçen büyük bir Asur
Sarayının kalıntıları bulundu. Yine bu kazılarda Huriler,Asurlular,Romalılar
ve Helenistik çağa ait bir çok altın,bronz heykeller,çeşitli paralar,cam
eşyalar ve çok sayıda tarihi eserler bulunmuştur. Bulunan bu eserler halen
Diyarbakır Müzesinde sergilenmektedir. Ancak daha önce bulunan
Dikilitaşlar(Kitabeler) ne yazık ki ülkemize getirtilememiştir. Bu höyük
dünyanın en eski yerleşim birimlerinden biri olduğu ve bulunan sarayı
Asurlara ait dünyanın en büyük casusluk merkezi olduğu ortaya çıkarılmıştır.
Asurlar stratejik önemi bulunan bu sarayı Şimdiki Diyarbakır'a bağlamak için
Üçtepe ile Anbar beldesi arasında bulunan Dicle nehri üzerine bir karayolu
köprüsü yaptırmıştır. İpek Yolunun güney kolu bu köprü vasıtası ile
yapılmakta idi. Bu köprünün halen kalıntıları Dicle altında mevcut
olup,taşlarının Demiryolu Köprülerinde kullandığı rivayet edilmektedir.
Asurlar M.Ö. 1050 yılında Hurileri büyük bir yenilgiye uğratarak
Mezopotamya’nın içlerine çekilmelerini sağlamıştır. Bu savaşta Dicle
nehrinin insan kanından dolayı kırmızı aktığı rivayet edilmektedir. Asur
Orduları yaptıkları her seferde hem Huri,hem de Urartu medeniyetlerine büyük
zarar vermiş-lerdir. Asur Kralı Salmanasar'ın TUŞPA'da ortaya çıkarılan ve
kendi adına diktirdiği ve halen Londra BİRİTİSH müzesinde sergilenen iki
Dikilitaşta (kitabede),"Güzel Fidanlıkları dağıttım,Dillere destan asma
bağlarını tahrip eyledim,bahçeleri ve eşsiz güzellikteki sarayları
atlarımızın ayakları altında ezdim,sazlık kadar sık ormanları yaktırıp
kestirdim"ibaresine rastlanmıştır. Daha sonra Huriler toparlanarak
Asurlulara büyük bir saldırı düzenleyerek Asurluların Diyarbakır havalisi
üzerindeki hakimiyetine son vermiştir. İşte bu nedenle halen ilçemizin
bulunduğu çevre çok eskilerde de çeşitli uygarlıklara ev sahipliği
yapmıştır. İlçemizin ismi ile ilgili rivayetlere gelince;
Birinci Rivayet:-Bundan takriben 2000 yıl önce İran tarafından gelen köle
tacirleri Bismil'in Kurmuşlu köyü yakınlarında konaklarken köleler arasında
çıkan bir isyanla köle tacirlerinin imha edildiği ve bu kafilede
bulunanların uzun yıllar halen kalıntıları bulunan eski mağara ve köprünün
bulunduğu mevkide kalarak hayvancılık ve balıkçılıkla uğraştıkları tahmin
edilmektedir. Dicle Nehrinin sık sık yatak değiştirmesi sonucunda yapılan
evlerin yıkılması ile yerleşim yerlerini değiştirmek zorunda kaldıkları ve
bu amaçla halen harabeleri bulunan ve Bismil'in içme suyunun önemli bir
kısmının sağlandığı KIRK-PIYAR mevkiinde 20 evlik bir yerleşim yeri
kurdukları ve farsçada BİSTMAL olarak adlandırılması sonucunda Dicle’nin
Şimdiki güney kesiminden geçen İpek Yolu kervancıları bu mevkiie BİSTMAL
denildiği ve daha sonraki yıllarda bu adın Bismil olarak değiştirildiği
rivayet edilmektedir.
İkince Rivayet-Evliye Çelebi 1600 li yıllarda Seyahatnamesinde Diyarbakır
hanlarında konaklayan Kervan sahiplerinin biri birine "PİS MİLİ" nasıl
geçtiklerini sorduklarını,çünkü Dicle nehrinin oluşturduğu ve bataklık
haline gelen alevyonları(ki;bu yörede buna MİL denildiği bilinmektedir)deve
kervanlarının aşmakta zorlandıkları ve bu mevkiin PİSMİL olarak
adlandırıldığı ve daha sonraki yıllarda PİSMİL adının BİSMİL olarak
değiştirildiği rivayyet edilmektedir. Kurmuşlu Çayı ile Dicle Nehrinin
birleştiği yer ile Aralık Köyü önündeki eski yerleşim birimlerinde yapılan
kazılarda buraların eski yerleşim yerleri olduğu ve kazılar sonucunda
Asurlara ait bazı eserler bulunmaktadır.
Üçüncü Rivayet-1700 li yılların başında tahminen Konya'dan veya Musul'dan
gelen bir aşiret şimdiki Of Köyü ve Pamuk Çay karşısındaki DOLAMA mevkii
denilen yerde yerleşim alanı kurup,bilahare Dicle nehrinin güney kesiminde
konakladıkları ve bu aşiretin isiminin BASMİL aşireti olduğu ve bu yerleşim
yerine uzun zaman BASMİL denildiği ve Cumhuriyet döneminde adının BİSMİL
olarak değiştirildiği rivayet edilmektedir. Üç görüş de çeşitli zaman
birimlerinde meydana çıktığı için haklılık payları çoktur. Arkeologlar
tarafından yapılacak kazılar neticesinde Bismil'in tarihi hakkında daha
fazla bilgi edileceği tahmin edilmektedir .
Yapılacak kazıların yanlızca ÜÇTEPE höyüğü ile sınırlı kalmayacağı,Bismil'in
çeşitli yerlerinde bulunan Ören Yerlerini ve diğer yığma tepeleri de
kapsayacaktır. Üçtepe mevkiinde yapılan kazılar neticesinde ortaya çıkan
tarihi eserler halen Diyarbakır Müzesinde sergilenmektedir.