Halfeti birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, tarihi değerlere sahip olan küçük sakin bir ilçedir. 2000 yılında yapılan Birecik Barajı sonucunda ilçenin 3/5 kısmı sular altında kalmıştır. 2/5’ lik kısım için yeni yerleşim yerleri oluşturulmuştur. İlçe 2000 yılından sonra saklı bir cennet olarak anılmaya başlamıştır. Her geçen gün artan turist sayısı ile ilçede birçok etkinlik alanları oluşmaya başlamıştır. İlçeye gelen turistleri ilk öncelikle Fırat nehri üzerinde tekne ile Çekem Mahallesi, Beresül (Savaşan) köyü ve Rumkale (Aziz Nerses kilisesi, Barşavma Manastırı, su sarnıçları ve su kuyuları) turu ile tamamlanmaktadır. Bu istikamet üzerinde su altında kalan evler, ağaçlar, camiler, mağaralar (kız mağarası), çay bahçeleri ve mağara cafeler görülecektir. Ayrıca bu etkinlikler dışında doğa yürüyüş parkurları ve dağ bisiklet parkurları ile eşsiz doğa içinde kanyonlar, kuşlar, endemik bitkiler (siyahgül) ve endemik böceklerle dolu bir yolculuk yapacaksınız. İsterseniz aileniz ve sevdikleriniz ile birlikte bu güzel doğa içinde piknik yapabilirsiniz.
Eğer ki Halfeti’ nin o eşsiz güzel yöresel yemeklerinden tatmak mı istiyorsunuz? Sizleri Fırat nehri üzerinde bulunan yüzer restaurantlarda ağırlayalım. Yöreye özgü birçok yemek ve tatlılar (şabut balığı kebabı, patlıcan kebabı, domatesli kebap, haşhaş, urfa, soğanlı kebap, Çağırtlak Kebabı, dolma eziği, adana, erik tavası, incir kebabı, mukaşşerli pilav, tarhana çorbası, sargı burma tatlısı, sütlaç, peynir helvası, semsek vb. envai çeşit mezeler) bulunmaktadır.
İlçemize özgü ev yapımı nar ekşisi, biber, kabak, patlıcan ve bamya kurutması, ülke çapında ünlü isot biberi, damıtma usulü ile yapılan Zahter suyu, kurutulmuş üzüm, kayısı ve yörenin en ünlü ürünü olan fıstık Halfeti Kaymakamlığı Turizm Satış Noktalarında satılmaktadır. Ayrıca ilçemizde açılmış olan kurslar sonucunda elde edilen el işi göz nuru ürünler ise yine ayrı bir satış noktamızda siz değerli misafirlerimizin için sergilenmektedir.
Bu sakin ilçemizi sakince ve yavaş yavaş gezelim. Akşam oldu fakat aktiviteler bitmedi yine sizi yüzer restaurantlarımızda canlı yöresel müzik ve sıra gecelerimize davet ediyorum. Tabi ki yoruldunuz sizleri ilçemizde su kenarlarında bulunan halfeti’ nin kesme taş butik otellerde, konuk evlerinde ağırlamak isteriz.
Halfeti’nin eski bir tarihe sahip olduğu bilinmekle birlikte Romalılar öncesine ait bilgiler yetersizdir. Ancak yakınındaki yerleşim yerleri ile aynı tarihe sahip olduğu sanılmaktadır.
Buna göre yöre, MÖ.2000’lerde Hititlerin ve Asurluların hakimiyetine giren yöre MÖ.612’de Babillerin sınırları içerisinde kalmıştır. Daha sonra Medler ve Persler yöreye egemen olmuş, Büyük İskender’in MÖ.332’de Anadolu’daki Pers hakimiyetine son vermesinden sonra Urfa yöresi ile birlikte Birecik de Makedonya Krallığının egemenliği altına girmiştir. Büyük İskender’in ölümünden sonra Seleukoslar yöreye hakim olmuş, bunu Osrhoene Krallığı izlemiştir.
Halfeti’nin bilinen ilk tarihi Romalılar tarafından Ekamia adı ile kurulduğudur. Roma’nın 395’te ikiye ayrılmasından sonra Doğu Roma (Bizans) sınırları içerisinde kalmış, Bizanslılar ile Sasaniler arasında sık sık el değiştirmiştir. Bizanslılar döneminde Romaion Koyla adı ile anılmıştır. Yöre MS.640 yılında Arap istilasına uğramış, 661 yılında Emevilerin, 750’de Abbasilerin hakimiyeti altına girmiştir.
Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Selçuklular buraya kadar uzanmıştır (1087). Daha sonra Eyyubiler ve Selçuklular arasında zaman zaman el değiştirmiştir. Moğol istilasına uğrayan yöre, 1280 yılında Beysari komutasındaki Memluk ordusu Halfeti’yi kuşatmış, ele geçirememiş ancak yağmalamıştır. 1290 yılında Eşref komutasındaki Mısır ordusu Halfeti’yi yeniden ele geçirmiş ve Kal’at-ül Müslimin adını verilmiştir. Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi (1517) sırasında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Yani birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır.
İlçe Şanlıurfa ilinin Kuzeybatısını oluşturmaktadır. Batısında Gaziantep iline bağlı Araban,Yavuzeli ve Nizip ilçeleri, Kuzeyinde Adıyaman iline bağlı Besni ilçesi,Doğusunda Bozova, Güneyinde ise Birecik ilçesi bulunmaktadır. Yüzölçümü 646 Km2 dir. Rakım 525 Metredir. 37 derece – 15/37-52 Enlem ve boylam dereceleri arasında yer alır. İlçe merkezinin Fırat sahili yeşil bir kıyı şeridi şeklindedir. Sahilden itibaren en geniş yerde 200 metreden sonra sarp kayalıklar başlar. İlçe merkezi bu kıyı şeridi üzerinde ve sarp kayalıkların yamacında kurulmuştur. İlçe arazisinin,(381.000) dekarlık bölümü ekilebilir niteliktedir. Bu alanın (191.000) dekarı Antep fıstığı,bağ ve az miktarda olmak üzere zeytin ağaçlan ile kaplıdır. Kalan kısımlarda hububat ekimi yapılır. İlçe arazisinin ekilebilir alanlar dışındaki bölümü, taşlık ve kıraç bir görünüm arzeder. İlçenin iklimi Fırat nehrinin etkisiyle bir mini klima oluşturur. Akdeniz iklimi karakteri gösterir.
Yazın en sıcak günlerde gölgede 40 güneş de 50 derecedir. Kış aylarında en fazla eksi 5 dereceye düşmektedir. Kar yağışı pek nadir rastlanan olaydır. Don olayı da çok nadir olarak gerçekleşmektedir. İlçenin en önemli akarsuyu Fırat nehridir. Bulaklı köyünden çıkarak Bulaklı, Kavaklıca ve Birecik Ayran kasabasından geçerek Fıraf’a karışan Arş pınarı, ilçe merkezindeki başpınar, Çekem Mahallesinde bulunan süt pınarı ve Gözeli köyünde bulunan Göze pınarı belli başlı akarsulardır.
Halfeti mimarisinde ağırlık olarak yöresel kesme taşlı yapılar bulunmaktadır. Halfeti, çok özel bir kent, sadece 13 ayrı tür ‘kuş evi mimarisi’ ne sahiptir. Geçmişi 16. Yüzyıla dayanan kuş evleri mimarisi genelde serçe, kırlangıç, saka gibi kuşların kendilerini güvende, insan ellinin ulaşamadığı, rüzgârın değmediği, güneşi gören tarafta usta bir incelikle yapmış olan Atalarımızda bu derece bir hayvan sevgisi vardır. Türkiye de birçok örneklerini görebiliriz.
Şabut Balığı Kebabı
Şabut Balığı sadece Fırat ve Dicle nehrinde yetişen tatlı su balığıdır. “Şabut Balığı” İsraililer tarafından kutsal kabul ediliyor. Çünkü İsrailler’ e domuz etinin haram kılınmasıyla bir arayışa geçmişler ve Şabut balığını kendilerine kutsal görerek bu balığı tüketmeye başlamışlar. Bugün ise İsraillerin elinde Şabut Balığı yok. Bu balık çok kıymetli onlar için. Dünya tüketiminde hatırı sayılır bir balık.
Bir tatlı su balığından beklenmeyecek derecede lezzetli, yağlı bir beyaz eti var. İlçemize geldiğinizde mutlaka bu tadı tatmalısınız.
Pek bilinmese de eriğin yemeği yapılır. Erik, kuşbaşı et, sarımsak ve domates salçası bir araya getirilip, pul biberle tatlandırılır. Etin, erik suyuyla pişmesi hafif ekşimsi bir tat verir yemeğe. Bu yemeğin en lezzetli kısmını ise suyuna ekmeğinizi banarak yediğinizde fark edeceksiniz.
Eriğin yemeği olmaz diye düşünmeyin, bir defa yediğinizde neler kaçırdığınızı düşünüp şaşıracaksınız.
Rumkale, Birecik Ovası ‘nın ve Halfeti’nin kuzeyinde, Fırat Nehri’nin kıyı kesiminin Şanlıurfa yoluna bakan bir tepe üzerindedir ve Birecik’i kuzeyinden ve kuzeydoğusundan sınırlar. XX. yüzyılın başlarında bir kaza halinde idi ve kazanın merkezi de Halfeti kasabası idi. Rumkale, Asurlular döneminde Şitamrat ismiyle tanınmıştır.
Kesin bir tarihi bilinmeyen yap ı yöre halkı tarafından “Selçuklu Hanı ” olarak isimlendirilmiştir. Avlu ve kapalı bölümden oluşan karma tipte bir han olduğu kalıntılarından anlaşılmaktadır. Süsleme öğelerinin kullanılmadığı büyük boyutlu kesme taşlardan inşa edilen tarihi yapının malzeme ve teknik özellikleri ortaçağa ait bir han olduğunu düşündürür.
12 Yüzyı lın sonlarında Rumkale de ölen Patrick Nerses(Nerses Şnorhali) tarafından veya onun anısına inşa edilmiştir. Urfanın İmadeddin Zengi tarafından ele geçirilmesi üzerine yazdığı Manzum mersiyesi ile tanınan Bu kişi 1166–1173 arasında Rumkale Ermeni Katalikosluğu görevinde bulunmuştur. Sur içinde, kalenin güneyinde yer alan kilise, 1292′ye kadar Ermeniler tarafından Katolikosluk makamı olarak kullanılmıştır.
13 yüzyılda Rumkale de yaşayan Yakubi Azizi Barşavma tarafından kendi adına inşa ettirdiği manastırdır. Yapının birbirine bitişik iki yapısından bazı bölümler günümüze kadar gelebilmiştir. Manastırın inşasında büyük bloklar halinde kesme taşlar, düzgün kesme taşlar, kemer ve örtü sisteminde ise tuğla görünümü verilmiş kesme taşlar kullanılmıştır. Manastırın içinde ayrıca bir kuyuda bulunmaktadır.
Tarihsel bulgulara göre Nohrut ismi adını orda yaşamış ve yaşamakta olan halkın verdiği bir isimdir(Ermenice bir isimdir). Ve burada yaşayan halk (ermeni) ve diğer halklar(Kürtler) olsun, birbirilerine hoşgörülü ve inançlarına saygılı bir şekilde yaşamışlardır. En belirgin kanıtlarından birisi de bu kilisedir. Yaklaşık 1600 yüz yıldır ayakta duran muhteşem mimarisiyle göz kamaştıran tarihi Gürkuyu kilisesi siz ziyaretçilerin ilgisini bekliyor.
@otobusucakbilet kullanıcısından Tweetler |
|