Türkiye’nin en batı noktasında yer alan ve en büyük adası olan Gökçeada, nostaljik evleri, doğal yaşamı, organik ürünleri ve alternatif spor olanakları ile son yıllarda önemli bir turizm merkezi haline gelmiştir. 2002 yılından bu yana ada içerisinde gerçekleştirilen organik tarım faaliyetleri ile özellikle 2008 yılından bu yana gerçekleştirilen tarım turizmi uygulamaları sayesinde misafirlerine eşsiz bir doğal ortam sunan Gökçeada, 2011 yılı Haziran ayında almış olduğu Cittaslow unvanı ile dünyanın ilk ve tek sakin adası olmuştur. Ege denizindeki sörf sporu için en ideal noktalardan biri olan Gökçeada, özellikle son yıllarda çeşitli ulusal ve uluslar arası organizasyonlar ile adından sıkça söz ettirmektedir.Bozulmamış bir doğa, her adımda tarihin en hoş anları ve organik ürünlerle harmanlanmış, çok kültürlülüğün ahengini sonuna kadar duyumsayacağınız bir tatil için Gökçeada eşsiz bir seçenektir. Gökçeada özellikle İstanbul, Bursa ve İzmir gibi metropollere yakınlığı ile ilgi odağı konumuna gelmiştir.
“Çorak topraklarda bereket” tanrısı olarak adlandırılan Imbrasos’un bolluk diyarı olarak bilinen İmroz, bugünkü adıyla Gökçeada, Homeros’un İlyada destanında deniz tanrısı Poseidon’un adası olarak geçer.
Gökçeada’nın iskan tarihinin ne kadar eskiye gittiğine dair kesin bilgiler bulunmamaktadır. Adanın önceleri müstakil bir idare ile yönetilirken sonradan MÖ.500’lerde Atina şehir devletine, bir asır sonra da Delos birliğine katıldığı ifade edilir. Roma hakimiyeti sonrası Bizans idaresi altına girmiş, Latin istilası sırasında da Latinler’in eline geçmiştir. Bu hakimiyetin sona erişiyle yeniden Bizans topraklarına katılan ada, giderek Venedik ve Cenevizliler’in dikkatini çekmeye başlamıştır. Ege ve Karadeniz’de ticari faaliyetleri artın bu devletler, stratejik önemi bulunan adayı hakimiyetleri altına almaya çalışmışlardır.
Ada, 1456 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından Osmanlığı İmparatorluğu topraklarına katılmıştır. 466 yıl Osmanlı idaresinde kalan Gökçeada’da Türk ve Rum vatandaşlar huzur içerisinde yaşamışlar. Dinlerini, örf, adet ve geleneklerini sınırsız kullanmışlardır.Kanuni Sultan Süleyman döneminde vakıf haline getirilen Gökçeada, Balkan Harbi sırasında İtalyanlar’ın, 1. Dünya Savaşı sırasında İngilizlerin, kısa bir süre de Yunanistan’ın egemenliğine geçmiştir. Lozan Antlaşması neticesinde 22 Eylül 1923’te Türkiye Cumhuriyeti topraklarına fiilen katılmıştır. Bu tarih Gökçeada’nın kurtuluşu olarak kutlanır. 1970 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile İmroz olan adanın ismi Gökçeada olarak değiştirilmiştir.
Gökçeada denizi, Türkiye’nin en temiz denizlerinden biri olarak, hem yüzmek hem de dalış yapmak için ideal. Adanın etrafında denize girilebilecek çok sayıda bakir koy bulunuyor. Dalış yapanları ise zengin bir sualtı bekliyor. Ancak profesyonel dalış yapmak için ilgili kurumlardan izin alınması gerekiyor.
Gökçeada Sualtı Milli Parkı Türkiye’nin ilk sualtı parkı olma ünvanına sahip. Türkiye Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) tarafından 1999 yılında park ilan edilen alan, adanın kuzeydoğusunda, Kaleköy ve Kuzulimanı arasında yer alıyor. Kıyıdan 1 deniz mili uzunluğunda, denizden 200 metre açıklığında bir alanı kapsıyor. Yapabileceğiniz en güzel aktivite kendinizi akvaryum gibi sulara bırakıp yüzmek ve denizaltını seyretmek. Bozulmamış doğasıyla Gökçeada bir deniz müzesi gibi. Akdeniz ve Karadeniz arasındaki deniz canlılarının geçiş yolu üzerinde olduğu için ada civarında zengin balık yatakları bulunuyor. Gökçeada civarında koruma altına alınmış olan Akdeniz Foku, Deniz Çayırları, Triton, Böcek, Pina, Yunuslar, İspermeçet Balinası ve Deniz Kaplumbağası’na da rastlanıyor. Bölgede deniz memelilerinden yunuslar ve foklar sıkça gözlenmektedir. Özellikle yunuslar Çanakkale – Gökçeada arasında sefer yapan feribotlara eşlik etmektedir. Bölgede Mayıs – Haziran aylarında Kaşalot türü balinalara rastlanmaktadır. Adanın deniz ve kara alanı için TÜDAV tarafından ön fauna-flora envanteri çıkartılmış olup 180 tür deniz canlısı tespit edilmiştir.
Gökçeada rüzgarlı iklimi ve kendine özgü coğrafi yapısı sayesinde sadece Türkiye’nin değil dünyanın önde gelen sörf merkezlerinden biri olmaya adaydır. Adada özellikle Bulgar sörfcüler sayesinde canlanan sörf ortamı, her geçen gün gelişmektedir. Aydıncık’taki kumsal Ege denizi üzerinde, yıl boyunca kuzey-güney istikametinde esen rüzgar koridorunun üzerindedir. Bu sahilde yıl boyu kesintisiz olarak karadan esen rüzgar denizde dalga yaratmadan yelkenleri doldurur. Bu sörfçüler için zor bulunan, en ideal ortamdır.
Ada sörf sporu ile ilgilenenlere geçtiğimiz yıllarda sunmaya başladığı eğitim olanaklarının yanısıra 2008 yılından beri gerçekleştirilen sörf turnuvasıyla da ön plana çıkmaya başlamıştır. Ada’da şu an faaliyette olan 5 wind ve 2 de kite olmak üzere toplam 7 sörf okulu bulunmaktadır.
Gökçeada bakir doğası, el değmemiş koyları, Akdeniz ve Karadeniz arasındaki deniz canlılarının geçiş yolu olması nedeni ile olta balıkçılığı için cazip imkanlar sunmaktadır. Ada çevresinde karagöz, çipura, kofana, levrek, kefal, sinarit, çipura gibi balıklar yakalanabilmektedir ve dalmaya yada olta balıkçılığına merakı olanlar için elverişli bir ortam oluşturmaktadır.
Türkiye’de güneşin son battığı yer olan adamız, 2002 ylında Gökçeada Organik Tarım Projesi ile toplulaştırılmış ilk proje modelinin uygulandığı yer olma özelliliğini taşımaktadır. Dünyada ve Türkiye’de organik tarım yapılabilecek alanlar sınırlıyken coğrafi konumu nedeniyle Gökçeada organik tarım için en ideal ortamlardan birini sunmaktadır.
Gökçeada’da ilk olarak zeytincilikte başlamıştır ve zaman içinde kapsamı genişletilerek bal, şarap ve süt ürünlerinin organik tarım ile üretimi sağlanmıştır. Adada önemli gelir kaynaklarından biri olan zeytincilik organik zeytinyağı üretimi ile ivme kazanmıştır. Yağlık zeytinyağı çeşidi olan Landolia ülkemizde eşi olmayan bir çeşit olup zeytinyağı farklı tat ve aromalar içermektedir. Adadaki zeytin alanlarının yarıdan fazlası, organik üretim alanı olarak sertifilkalandırılmıştır.
Doğal coğrafyası ve sağlıklı ürünlerin üretimi açısından eşsiz fırsatlar sunan Gökçeada’da önemli organik ürünlerinden biri de baldır. Halen üretilen katkısız çam ve kekik balları adada tüketildiği gibi yaz aylarında Gökçeada’ya gelen ziyaretçilere de sunulmaktadır.
Adada yapılan arkeolojik kazılar sırasında günümüzden üçbinyıl öncesine ait üzüm çekirdekleri bulunan Gökçeada’da, bağcılık ve şarap üretiminin geliştirilmesi amacıyla asma fidanları dağıtılmaktadır. Gökçeada’da yüzyıllardır devam eden ev şaraplarının üretiminin yanısıra Barba Yorgo, Etis ve Tını yerel ve yabancı üzüm türlerinden şarap üretimi yapmaktadır.
Organik tarım ürünleri arasında üretimi sınırlı olan süt ürünlerinin Türkiye’de ilk kez üretildiği yerlerden biri de Gökçeada’dır. Üretilen organik yemle beslenen hayvanlardan elde edilen süt, yoğurdun yanısıra beyaz peynir, kaşar peyniri ve keçi peyniri yapımında kullanılmaktadır.
Gökçeada Kaymakamlığı ve Gökçeada İlçe Tarım Müdürlüğü tarafından yürütülmekte olan projenin nihai hedefi organik ürün pazarında çeşitliliği arttırarak sağlıklı, kaliteli ve güvenilir ürünler üretilmesini sağlamaktır. Bu projeyle adanın tamamının organik tarıma geçişi sağlanarak Gökçeada’nın Organik Tarım Adası olarak dünya kamuoyuna duyurulması amaçlanmaktadır. Adadaki sertifikalı organik ürünler konusunda detaylı bilgi Gökçeada İlçe Tarım Müdürlüğü’nden temin edilebilir.
25 adet deniz kestanesi
Zeytinyağı
1 adet limon suyu
Tuz
Karabiber
Kızarmış ekmek dilimleri
Deniz kestanelerinin içini çıkarın. Her birini deniz suyuyla temizleyin.Deniz kestanelerini bir kapta zeytinyağı, limon suyu, tuz ve karabiberle karıştırın.Kızarmış ekmek dilimlerinin üzerine sürerek servis edin.
2 adet sert domates
2 adet küçük salatalık
2 adet yeşilbiber
1 adet küçük kuru soğan
6 adet zeytin
100 gr. beyaz peynir
½ su bardağı kabaca kıyılmış semizotu
Taze kekik
Zeytinyağı
Sirke
Tuz
Sebzeleri yıkayın ve iri parçalar halinde doğrayarak salata kabına yerleştirin. Zeytinyağı, tuz ve sirkeyi bir başka kapta karıştırın ve salatanın üzerine dökün. Üzerine zeytin ve peyniri ekleyin. Dilerseniz peynirlerin üzerine taze kekik ekleyin.
1 kg. ebegümeci sap ve filizi
½ su bardağı koruk suyu
1 adet soğan
2 adet domates
Zeytinyağı
2 su bardağı su
Tuz
Ebegümeci sap ve filizlerini iyice yıkayarak süzün. Bir kaba alarak, üzerlerine koruk suyunu dökün. Kırmamaya özen göstererek ellerinizle ovun. 20 dakika kadar bekleyin.
Soğanı ve domatesleri doğrayın. Soğanı kavurun. Ardından ebegümeçlerini, domatesleri, koruk suyunu, suyu ve tuzu ekleyin. Orta ateşte 5 dakika pişirin. Ateşi iyice kısın. Tencerenin kapağını kapatarak 20 dakika pişirin. Soğuduktan sonra sunun.
1 kg. levrek balığı
1 kg. bamya
Zeytinyağı
½ kg. domates
2 adet kuru soğan
½ bardak koruk suyu
Tuz
Karabiber
Balığı temizleyin. Bamyaları yıkayın ve saplarını kesin. Bir kaba koyun ve üzerlerine koruk suyu serpin. Bamyaları üç saat güneş altında bırakın. Bir tencerede soğanı kavurun. Bamya, domates, tuz, karabiber, bir su bardağı suyu tencereye ekleyin. Su kaynayana kadar pişirin. Su kaynağında, bamyanın yarısını tencereden çıkarın. Balığı tenceredeki bamyanın üzerine yerleştirin. Diğer yarısını balığın üzerine koyun. Tencereyi karıştırmadan 20 dakika pişirin. Yemeğin yapışmasını önlemek için zaman zaman tencereyi sallayın. Ilık servis edin.
1 kg. kalamar
1 kg. ıspanak
Zeytinyağı
2 adet ince kıyılmış kuru soğan
1 demet ince kıyılmış rezene
1 demet ince kıyılmış nane
2 su bardağı sıcak su
Tuz
Karabiber
Ispanakları yıkayın ve irice doğrayın. Kalamarı temizleyin. Durulayın. Şeritler halinde doğrayın. Bir tencerede zeytinyağını kızdırın. Soğanı kavurun. Rezene, nane ve kalamarı ekleyin. 15 dakika kavurun. Suyunu çektiğinde tuz, karabiber ve 2 su bardağı sıcak su ekleyin. Kalamar yumuşayıncaya kadar kısık ateşte pişirin. Ispanağı ekleyin ve 10 dakika pişirin. Ilık sunun.
@otobusucakbilet kullanıcısından Tweetler |
|